26 Ocak 2011 Çarşamba

Başlarken...

Zamanın değil yaşananların esas olduğu günümüz dünyasında şiddet algısı nasıl oldu da değişti…Kadının kadına bakışı ne zaman bu denli erilleştirildi.Sokakta yaşadığımız tacizler ,üstü kapatılan tecavüzler ne zamandandır kadın suretli erillerden gelmeye başladı. Eril sistemin kurbanı kadınlar varolmak için eril güç göstermek zorunda mı kaldılar,sahi kimdi asıl suçlu ?

Bir iki cümle kurmak için kadın olmak yeterliydi,çünkü bedenimizdeki eli ruhumuzun derinliklerinde hissetmek çok daha derin bir acı veriyordu.Kız çocuklarımızı sevemez olmuştuk,ayıptı velhasıl…Kendimize bakamaz olmuştuk…anneydik velhasıl…

Dayaktan moraran ağız yüzün tek sebebi bizdik…Kadındık ‘dırdır’ tabiatımızdandı velhasıl..Vahşice yükselip surata inen yumruğun,kapı çarpması yalanı da merhatimizdendi,sahi ne de severdik dünyaya beslediği kini bizde söndüren abimizi, babamızı, kocamızı…

Dünya erkek dünyası… En çabuk onlar düşünür,en doğru kararı onlar verirdi, bütün birikimler onlar ev derse eve, araba derse arabaya giderdi…iki araba mı ?! işin olduğunda ara beni ben seni gideceğin yere bırakırım…ne kadar da anlayışlıydı hayat arkadaşlarımız (!)

İyi bir eş olmak,iyi bir anne olmak,ahlaklı bir kadın olmak,çok açık giyinmemek, taytla sokağa çıkmamak,spora vakit ayıramamak ama asla formunu kaybetmemek, iyi sevişmek ve sevgili hayat arkadaşın ne zaman isterse sevişmeye hazır olmak,kültürlü olmak,kendini taşımak,çok konuşmamak, kahkaha atmamak ,veli toplantılarına gitmek,tek maaşla geçinemiyoruz sen de çalışabilirsin iznine karşılık asla gece mesaiye kalmamak… Vay be ne kadar da çok şeydik biz…

Ailelerimizle yaşayan kadınlarken ;kendimize kadın dememiz yasaklandı,eldeğmemiş kızlardık...meslek sahibi olduk,sevgili bulmamız yasaktı ;ancak gülümüz solmadan bir koca bulmamız şarttı…bu böyle gitmez dedik,çarptık kapıyı çıktık baba evinden…Dert bitmez ki artık bir evimiz vardı ve sevgili komşularımız,eve geliş saatimiz şaşardı onların bizi pencerede bekleme saatleri asla…Evliliği reddettiniz.iki sevgili arasındaki en büyük bağ sevgidir dediniz, ‘evlenilecek kadın’ statüsünü sonsuza dek kaybettiniz…Çünkü erkekler metreslerine aşık olur,eşlerineyse saygı duyarlardı sahi en çok hangisi olmak istedik…

Geçmek zorunda olduğumuz sokaklar aydınlatılmamıştı,geçtik ; nefesi alkol kokan erkeklerin kurbanı olduk…Adalet diye bir şey var dedik ; dar kotlar bizim suç aletimiz sayıldı,evet bizdik suçlu,kadın olmak suçlu olmak demekti…

Yıllarca annelerimizle,kaynanalarımızla, kadın arkadaşlarımızla kadın olmaya dair konuştuk, biz erkeğin ötekisi değiliz biz başlı başına KADINIZ dedik,baban ne der, mahalleli ne der ,o ne der, bu ne der cevaplarıyla karşılaştık…Susmanın kadınlıktan geldiğini sandık, köylerimiz evlerimiz boşaltıldı sustuk,dayak yedik sustuk,aldatıldık sustuk, otobüste oramız buramız çimdiklendi sustuk,işimiz bir erkeğe verildi sustuk…çünkü biz hep eksik hep suçluyduk…Erkeklik şiddeti elinde tutuyordu ve hesabına geldikçe ruhumuzu,bedenimizi sömüryordu…Şiddet artık dillere pelesenk ,uykulara karabasandı…Devletse asıl suçluydu,mutsuzlaştırdığı erkekleri şiddetin iktidar olduğu kalelerine muhafız yaptı.

Tam da bu noktada teorik yazıları bir kenara bırakıp bizzat yaşadıklarımızı ve kendi yaşamımızı nasıl algıladığımızı yazdık bu fanzinde...Şiddetin nasıl da hayatımızı ele geçirdiğini beraber görelim diye…

Inanıyoruz, kurtuluş kadın mücadelesinde… Son nefesimizi vericeye kadar ; Jin Jîyan Azadî…

RUŞEN..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder